6 Kasım 2009 Cuma

İki Ömür, Tek Karar...

Adam sevmişti… İlk defa, korkmadan, utanmadan, sıkılmadan… Hiç kimseye hesap vermeden, kimseye hesap vermeden, kimseye tek bir kelime dahi etmeden… Üşenmeden, yıkılmadan, kendinden korkmadan…

Adam sevmişti… Bıktırırcasına, korkuturcasına, dünyaya meydan okurcasına… Her şeyi oluruna bırakırcasına, her şeyi planlarcasına… Ne yaptığını bilmeden kendinden geçercesine… Delicesine, delirtircesine, ölürcesine, öldürürcesine…

Adam sevmişti… Kokuyu duyarak, yer gök inleterek, kahkaha atarak, gözyaşı dökerek… Haykırarak, meleklere fısıldarak, içinden her önüne gelene anlatarak… Her yerde onu arayarak, yanındayken bile özleyerek, kayıp gitmesinden korkarak, sadece tek kişiye yönelen sevgisinden utanarak, başka insanların yanında sıkılarak…

Adam sevmişti… Safça, dürüstçe, mertçe, erkekçe… Körce, sağırca, manyakça… Sarhoşça, kafasızca, plansızca, hoyratça… İnsanca, hayvanca, usulca, sertçe, yavaşça…

Adam sevmişti… Kavgalarla, yol ayrımlarıyla, devam edenlerle, geride kalanlarla… Bütün kalbiyle, tüm benliğiyle, ilk aşkının verdiği heyecanla, gerçekten sevmenin ağırlığıyla… Saygıyla, gerilimle, değişimlerle, değişmez inadıyla… Beyniyle, yüreğiyle, bütün bedeniyle, ona ait olan her şeyle… Özlemle, kaybetmeyle… Midesinde uçuşan kelebeklerle, açılan iştahıyla, hayata tutunuşuyla… İlk defa birine ait hissetmeyle, güvenle…

Adam sevmişti… Gürültülü, şiddetli, sinirli, aksiliklerle dolu… Hüzünlü, sevinçli, şanslı, dibine kadar efkârlı… Tutkulu, şehvetli, korkulu, ışıklı… Değerli, kıymetli, hatalı…

Adam sevmişti… İlk defa sevmişti, son defa sevmişti… Adam seviyordu… Adam sevecekti… Ama kelimler bunu anlatmakta yetersiz kalmıştı… Adam derdini anlatamadı bir türlü kadına, kadın da seviyordu oysa, ama adamı anlamadı, kendi de anlatamadı… Bir efsane olacak aşk, bir efsaneye yakışmayacak şekilde son bulmak üzereydi… Peki, ne olacaktı? Birbirlerine sevdalarını anlatabilecek kelimeleri bulabilecekler miydi, yoksa aşk ikisinin de ellerinden kayıp gidecek miydi? Bu muydu büyük aşk, herkes aşk acısı çekmek zorunda mıydı? Bu kadar zor muydu kelimeleri bulmak, bu kadar kolay mıydı iki ömre kıymak? İki gencecik insan, iki kelimenin kurbanı mı olacaktı? Bunun için midir tüm acılar, sıkıntılar, sözler, ayrılıklar, kavuşmalar… Aşkın gözü âşıklara da mı kördü yoksa?

Son zamanlardı yaşadıkları, zor zamanlardı… Hikâyenin sonunu ise tarih yazacak, bizler öğreneceğiz… Şimdilik, her aşkla ilgili hikâyede olduğu gibi, bu hikâye de üç noktayla kendisine ara veriyor… Bu üç nokta, usulca konulan bir virgül mü, yoksa sonu olmayan bir noktalar kümesi mi, bunu zaman gösterecek… Onu görene kadar, kocaman bir boşluk olarak kalacak… Herkesin virgül olmasını istediği, ama ne olacağı belli olmayan üç nokta sadece… Şimdilik… Üç nokta…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder