Usulca gözlerini kapadı, bu gece hayallere dalmak istiyordu. Eskiden bunu ne kadar sık yapardı oysa... Gözlerini bile kapatmasına gerek olmazdı, hayalleri onu gelip bulurdu günün her anında. Devrik cümleler gibi hep hayatındaydı. Ama artık susmuştu içindeki ses son zamanlarda.
Evet ya kendini dinlemeyeli, hayatındaki sesleri arkaya itekleyip kendi iç sesini duymayalı ne kadar olmuştu ki... Hatırlayamıyordu bile...
Ayaklarını uzattı oturduğu koltukta, bu koltuğu bile özlemişti. Burada oturduğunda sabaha kadar kendisiyle konuştuğu hayalleriyle bütünleştiği ne geceler olmuştu üstelik. Ama şimdi ona yardımcı olacak şeyler arıyordu. Mutlu olmaya çabalıyordu sürekli.
Tekrar odaklanmaya çalıştı hayallerine, neredeydi ki şimdi onlar? Her zaman böyle değildi, biliyordu bunu ama yapamıyordu işte, gidemiyordu o geçmişteki günlere. Zamanı geri almaya çalışmak değildi yaptığı sadece hayallerini yakalamaya çalışıyordu. Şimdiyse hayallerini gerçek kılmaya çalışırken hayallerini yok etmişti işte.
Susturmaya çalıştı içindeki mantık sesini, bu gece deniz kenarına gidecekti. Dolunayın ışığı yüzüne vuracak ama o yanan fenerlerin ışığında gecenin sesini, dalgaların hışırtısını dinleyerek kitap okuyacaktı. Evet bu gece sahilde olmalıydı, oraya gidemiyorsa bile hayalleri onu sahilde var edecekti.
Denizin sesini duymaya çalıştı, tabi ya işte bu dalgaların sesi, yüzüne vuran loş ışıksa fenerin ışığı... İnkar edilecek birşey yoktu, salladığı ayağını artık bütün gün güneşten ısınmış ama artık ılımaya hatta soğumaya yüz tutmuş kumlara daldırabilir, gönlünden geldiği gibi savurabilirdi. Keyifle elinde uzun zamandır okumak istediği romanın sayfalarının kokusu içine çekti, deniz kokusu karışmıştı buna bile.
Aman tanrım bunu nasıl da özlemişti... Hayatındaki karmaşaya nasıl da dolanıp kalmıştı aptalca mantığının sesiyle. Bu gece devam etmeliydi, bitmemeliydi kesinlikle.
Dudaklarına bir de şarkı kondurdu, Jehan Barbur'dan Uyan, uyanmıştı artık, hayatın peşinden koşmak yerine, eskisi gibi anı yaşayacaktı, daha çok güzelliğe sevinecek, daha az üzülecekti. Niye bu hengameye takılıp kalmıştı ki?
Çok güzeldi bu gece... Yaşlandıkça herşey daha mı zorlaşmıştı onun için acaba? Geçmişi bırakıp adım adım mutluluğa gidiyordu hayallerindeki kumsalda... Ilıktı hava, bir yaz gecesi için serin bile sayılabilirdi, ferahlıyordu gitgide denizin nemli serinliğiyle...
Karşıdan gelen de kimdi? Elini uzatıyordu ona yanına gitmesi için ama gidip gitmemekte tereddütlüydü hala... Yo hayır bu gecenin büyüsü bozulmayacaktı ayağa kalktı kitabı bir yana bırakarak hayallerinin içinde. Elini uzattı o da...
Gidiyordu işte, ferahlamış bir şekilde mutluluğuna. Uzun zamandır aradığı mutluluk bu olmalıydı; sanki hayalinin ötesinde gidiyordu o uzanan ele doğru. İçindeki huzur sımsıkı sarıyordu dört bir yanını, tuttu eli içtenlikle. Artık bitmişti tüm sıkıntılar...
Kim nereden bilebilirdi onun bu kadar huzurlu, bu kadar mutlu öldüğünü ki... Sanki hissetmiş gibi en sevdiği koltuğu seçtiğini söylediler sevdikleri, hatta torunları bile. Çok zor günler geçirmişti ama o artık rahatlamıştı. Herkesin onu sevdiği bir ailenin içinde yaşamış ve öyle ayrılmıştı ruhu bedeninden...
13 Ağustos 2009 Perşembe
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder