Geçmiş zamanda bir ülkede, güzeller güzeli bir prenses varmış, sevgi dolu bir hayat yaşarmış. Kalbinde bir damla kötülük barındırmadan herkesi, etrafındaki her şeyi severmiş. Bir gün, prenses bir derenin kenarında dolaşırken, onu bir kurbağa görmüş, yanına sokulmuş,
-“Merhaba!” demiş kurbağa.
Prenses kurbağayı görünce şaşırmış çünkü bu kurbağa, görünüşü diğer kurbağalarla aynı olmasına rağmen, farklıymış.
-“Merhaba!” demiş prenses, yüzünde bir gülümsemeyle ve o günden itibaren çok güzel bir dostluk başlamış.
Gel zaman git zaman, kurbağa git gide bu güzel prensese tanıştıklarından beri aşık olduğunu anlamış. Ama söylerse prensesi kaybedeceğinden korkup, hiçbir şey diyememiş. Çünkü onunla vakit geçirmeyi çok seviyormuş ve onu bu yüzden kaybetmek istemiyormuş. Takip eden günlerde prenses kurbağayı üzgün görmüş ve sormuş;
-Güzel kurbağam ne oldu sana? Eskisi gibi değilsin yüzün gülmüyor?
Kurbağa;
-“Bir şey yok prensesim.” diyerek geçiştirmiş.
Belli bir süre sonra kurbağanın canına tak etmiş ve sonucu ne olursa olsun prensese olan aşkını itiraf etmeye karar vermiş. Kendisine, yarın prensesle konuşacağına dair söz vermiş. Ertesi gün olmuş, prenses gelmiş. Güzel geçen günün ardından kurbağa,
-“Prensesim size söylemem gereken bir şey var.” demiş.
Prenses merakla;
-“Evet dinliyorum? “ demiş.
Kurbağa ıkınmış sıkınmış ama ağzından yalnızca;
-“Vraagk” sesi çıkmış.
Prenses bu sese bir anlam verememiş; kurbağa tekrar söylemiş;
-Vraagk.
Prenses yine anlamadığını dile getirmiş. Bu sese hiçbir anlam yükleyemiyormuş. Kurbağa, içinden “sana söylemeye çalışıyorum ama bir türlü anlamıyorsun...” diye geçirmiş, umutsuzca o küçük kalbindeki koca sevgiyle dostluğuna devam etmiş, aşkını itiraf etmeye çalışmaktan da vazgeçmiş…
Kurbağanın prensese olan aşkı hiç bitmemiş. Günün birinde kendince bir karar vermiş. Onu görmemek için yıllardır yaşadığı nilüferini terk edip gitmiş. Giderken de geriye sadece bir not bırakmış.
Kurbağanın gittiğinden haberi olmayan prenses, kurbağayla buluşmak için derenin kenarına, kurbağanın nilüferinin bulunduğu yere gitmiş. Ama kurbağa orada değilmiş. Meraklanan prenses, etrafa bakınmış, ama kurbağayı bulamamış. Derken, nilüferin üstündeki notu görmüş prenses, şaşkınlıkla notu okumuş. Notta ''Beni hiçbir zaman anlamadın, bu yüzden buralardan gidiyorum... Hoşça kal! VRAAGK!” yazıyormuş. Prenses, kurbağanın neden gittiğine bir anlam verememiş ve çok üzülmüş. Hastalanmış, günlerce, haftalarca ağlamış. Kurbağa aklına her geldiğinde yüzünde hüzünlü bir gülümseme beliriyormuş ama kurbağanın yokluğunu düşününce tekrar ağlamaya başlıyormuş. En sonunda kurbağayı aramaya karar vermiş, nereye gittiğini başka bir kurbağaya sormuş. Kurbağa;
-“Onun nereye gittiğini biliyorum ama o vraagk” demiş.
Prenses anlamamış ve kurbağanın nereye gittiğini tekrar sormuş. Oradaki kurbağa da tekrarlamış cevabını. Prenses, yine anlamamış, tam o sırada kayıp kurbağayı görmüş, koşarak kurbağanın yanına gitmiş. Kurbağa, prensesi görmüş, uzun zamandır hissetmediği o kalp çarpıntısı yine başlamış. Aslında oradan hemen uzaklaşabilirmiş ama prensesi çok özlediğinden kaçamamış. Prenses, kurbağayı büyük bir özlemle eline almış ve demiş ki;
-Neden beni bırakıp gittin?
Kurbağa;
-Sana not bırakmıştım, okudun mu?
Evet, ama sonunda ne yazıyordu anlamadım? demiş prenses.
Kurbağa, hala anlamamış, diye üzülmüş, hayıflanmış. Ama prensese olan özlemi, bu duygunun önüne geçmiş.
Prenses;
-“Bir daha beni bırakmayacaksın değil mi sonsuza kadar beraber olacağız.” demiş.
Kurbağa umutsuzca ama bu hissini dışa vurmamaya çalışarak;
-“Evet” demiş. Kurbağanın umutsuzluğu yaşından dolayıymış. Prenses gençliğinin baharını yaşamasına rağmen, kurbağa yaşlanıyormuş. Çünkü kurbağaların ömürleri insanlara göre daha kısaymış. Ama, prenses bunu bilmiyormuş. Kurbağa, üzüleceğini bildiğinden prensese hiçbir şey dememiş. Sonra ikisi beraber mutlu şekilde sohbet etmeye,dolaşmaya devam etmişler.
Aradan yıllar geçmiş, kurbağa gittikçe yaşlanmış. Prenses bir gün kurbağanın yanına gitmiş. Ama bir kalabalık kurbağanın başındaymış. Prenses, meraklanmış, koşarak kalabalığın arasına girmiş. Kurbağayı nilüferinin üstünde son nefesini verirken görmüş,hıçkırıklarla;
-“Hani bana söz vermiştin, sonsuza kadar beraber olacaktık? Neden şimdi beni terk edip gidiyorsun?” demiş.
Kurbağa son anlarını yaşıyormuş. Kendini zorlayarak;
-“Sen beni hiçbir zaman anlayamadın. Ben seni...” demiş ve o ışıltılı gözlerini kapatmış.
Prenses dövünmüş, ağlamış ama bunları yaparken yaptıklarına hala anlam veremiyormuş. Ne de olsa o da diğer dostları gibi sıradan bir hayvanmış. Sonra birden kurbağayla beraber ne kadar eğlendikleri, onun yanındayken ne kadar mutlu olduğu, onu her adını andığında yüzünde beliren tebessümü aklına gelmiş ve ağzından bir kelime dökülmüş;
-Vraagk.
O an, kurbağayı ne kadar çok sevdiğini anlamış ve kurbağayı nasıl geri getirebileceğini düşünürken, aklına küçükken dinlendiği kurbağa masalı gelmiş. Hemen o masaldaki gibi kurbağayı eline almış ve öpmüş ama bir işe yaramamış. Kurbağa ölmüş…
Prenses, elinde kurbağayla ağlamış, feryat etmiş. Neden sonra, nilüferin üstünde bulunan eski nota tekrar bakmış, notu eline almış ve okumuş;
''Beni hiçbir zaman anlamadın, bu yüzden buralardan gidiyorum... Hoşça kal! SENİ SEVİYORUM!''
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder